top of page
Gradient
Search

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi

Giriş


Halk arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi olarak da bilinen arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi, arsa sahiplerinin arsa mülkiyetini devir borcuna karşılık yüklenicinin de arsa üzerinde bir ya da birden çok binayı imar mevzuatına ve sözleşmede kararlaştırılan vasıflara uygun olarak inşa etmeyi üstlendiği karma tipli, tam iki tarafa borç yükleyen (synallagmatik), isimsiz bir sözleşmedir. Sözleşmenin başlıca iki tarafını yüklenici ve arsa sahibi oluşturmaktadır. Bu konuda Anayasanın 48. maddesi ile korunan ve hukukumuzda genel kural arz eden “sözleşme özgürlüğü ilkesi” gereğince tarafların birden çok gerçek ya da tüzel kişiden meydana gelmesinde herhangi bir engel bulunmamaktadır[1]. Bunun yanı sıra arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesini meydana getiren başlıca iki tipik sözleşme mevcut olup bunlar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ile TBK’nın 237/II maddesinde geçerliliği resmi şekle bağlanmış olan taşınmaz satım vaadi sözleşmesidir.


Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi, başlıca eser ve taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinden oluştuğu için sözleşmeye dair uygulanacak hükümler; eser ve taşınmaz satım vaadine ilişkin düzenlenen hükümler ile gerektirdiği ölçüde genel hükümlerdir. Bunların yanı sıra sözleşmeden kaynaklı taşınmaz mülkiyetine ilişkin uyuşmazlıklarda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda (“TMK”) yer alan hükümler uygulama alanı bulacağı gibi başkaca konuları ilgilendiren durumlar için ise o konuyla ilgili kanun hükümlerinin (örn. İmar Kanunu, Yapı Denetimi Hakkında Kanun, Kooperatifler Kanunu) arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi kapsamında uygulama alanı bulabilmesi mümkündür.




Sözleşmenin Geçerlilik Şartları


Taşınmaz satım vaadi sözleşmesinin geçerliliği TBK m.237/II gereğince resmi şekil şartına bağlandığı için arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin de geçerliliği resmi şekil şartına bağlıdır.


Nitekim taşınmaz mülkiyetinin devri amacıyla gerçekleştirilen sözleşmelerin resmi şekilde gerçekleştirilmesi gerektiği TMK m. 706 hükmü ile sabittir.


Öğreti ve Yargıtay İçtihatlarında da kabul edildiği üzere sözleşmenin geçerli olması için aranan resmi şekil şartı, noter huzurunda “düzenleme” şeklinde yapılmasına bağlıdır. Buradaki şekil şartı ispat değil bir geçerlilik şartıdır[2]. Bu sebeple uygulamada da sıklıkla görülen, taraflar arasında gerçekleştirilmiş adi yazılı sözleşmeler geçersizdir. Nitekim Yargıtay’ın bir kararında aynen şöyle denilmektedir:


Davacı taraf ile davalı ... Yapı End. Tic. A.Ş. arasında, 15.06.2014 tarihli adi yazılı şekilde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı ve verilen vekâletname ile davacıya ait taşınmaz hisselerinin devrinin yapıldığı hususunda taraflar arasında ihtilâf bulunmamaktadır. Kural olarak, ayni hak devri içeren sözleşmelerin tapuda, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi olması durumunda ise, noterde düzenleme şeklinde yapılması geçerlilik koşuludur. [3]


Yüklenicinin inşaatı tamamen ya da büyük bir ölçüde tamamlamış olması halinde Yargıtay sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceğini, sürülmesi halinde ise bu durumun TMK m.2 kapsamında dürüstlük kurallarıyla bağdaşmadığı ve hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görüşündedir. Aynı nedenlerle sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği bir başka durum ise arsa payının devredilmesi halidir. Geçersiz bir sözleşmeye rağmen arsa payının mülkiyeti yükleniciye geçirilmişse sözleşmenin geçersizliği taraflarca ileri sürülemez. Bu konuda Yargıtay’ın bir kararı şu şekildedir;


“Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi'nin zorunlu şekil koşuluna uygun olarak yapılması kural olarak zorunludur. Ancak, Dairemizin yerleşen uygulamalarına göre; zorunlu şekil koşuluna uygun yapılmamış olsa dahi; taraflar sözleşme ile yüklenilen edimlerini karşılıklı olarak ifa etmeleri yahut, yüklenici inşaatı en az kullanılabilir derecede tamamlamış veya çok büyük bir bölümünü yapmış ve arsa sahibi inşaatın yapımı süresince karşı koymamış ve inşaatın yapılmasına rıza göstermiş veyahut arsa ya da arsa payı yüklenici adına veya onun bildirdiği kimse adına kayden geçirilmiş olması durumlarında Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi hükmünde düzenlenen dürüstlük kuralı gereğince, sözleşme tarafları bağlayıcı olur.[4]


Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin bir diğer geçerlilik şartı ise üzerinde inşaat yapılacak arsada hak sahibi olan tüm paydaşların oybirliğiyle sözleşmenin gerçekleştirilmesine yönelik karar almasıdır. Arsa üzerinde tek malikin bulunması durumunda doğal olarak bir ihtilafın çıkması mümkün değildir. Ancak arsa üzerinde birden çok paydaş bulunuyorsa sözleşmenin geçerliliği paydaşların oybirliğiyle alacağı karara bağlıdır. Nitekim TMK m. 692 hükmünde “paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması, oybirliğiyle aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün paydaşların kabulüne bağlıdır” denilmiştir. Buna göre paydaşlar arasında paylı malın tamamı üzerinde gerçekleştirilecek tasarruf işlemleri için oybirliği şartının aranmış olması, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri için de dikkat edilmesi gereken önemli bir husustur. Zira yüklenici arsa sahiplerinin bir kısmı ile bu sözleşmeyi gerçekleştirmesi halinde sözleşme geçersiz olacaktır.


Arsa sahibi ve yüklenici sıfatının birleşmesi durumunda yani arsa sahibinin kendi taşınmazı üzerinde bina inşa etmesi halinde, inşaata finansman sağlamak amacıyla üçüncü kişiler yapı ortaklığına dâhil edilirse sözleşmenin yazılı yapılması yeterli olup ayrıca resmi şekil şartına gerek duyulmaz.[5]


Sözleşmenin Kuruluş Şekilleri


Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa sahiplerinin mülkiyeti devir borcu doğmaktadır. Sözleşmenin uygulanması sırasında arsa sahiplerin mülkiyeti devir borcunu ifa etmeleri çeşitli şekillerde gerçekleşebilmektedir. Mülkiyeti devir borcunun ne zaman ifa edileceği sözleşme ile kararlaştırılabilir. Ancak sözleşmede buna ilişkin bir kayıt bulunmuyorsa arsa sahibinin mülkiyeti devir borcunun en geç, inşaatın eksiksiz ve kusursuz olarak tamamlanıp teslim edildiği tarihte ifa edilmesi gerekir[6]. Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinin uygulamada görülen bazı kuruluş şekilleri şunlardır:


1) Sözleşme ile belli arsa paylarının yükleniciye devri gerçekleştirilebilir. Bu durumda arsa sahipleri tarafından kat irtifakı kurulmuş ve ileride belirli bağımsız bölümlere özgülenecek arsa üzerindeki payların devredileceği taahhüt edilmiş olur. Sözleşmenin bu şekilde kurulması halinde arsa sahiplerinin sözleşmede yer alan haklarının korunması için yükleniciye devredilen paylar üzerine arsa sahipleri lehine ipotek hakkı tesis edilmelidir[7].


2) Sözleşme ile arsa mülkiyetinin tamamı devredilebilir. Bu durumda ise arsa sahipleri, arsanın mülkiyetini tamamen devretmeyi taahhüt etmiş olurlar.


3) Sözleşme ile arsanın mülkiyeti inşaatın seviyesine oranla devredilebilir. Buna uygulamada kademeli devir denmektedir. Buna göre arsa sahipleri, inşaat belirli bir orana geldikçe arsanın da belirli bir payını devretmeyi taahhüt etmektedir. Örnek vermek gerekirse, inşaat başlamadan arsanın %15’lik kısmının devredilmesi, inşaatın %25 seviyesine geldiğinde önceden devredilen %15’lik kısmın %25’e tamamlanması, inşaatın %50 seviyesine geldiğinde devredilen %25’lik kısmın %50’ye tamamlanması ve nihayetinde inşaatın tamamen bitmesiyle arsanın kalan %50’lik bölümünün de devredilmesi gibi bir durum sözleşmede kararlaştırılabilir. Örnekteki gibi inşaatın tamamlanma seviyesine göre gerçekleşen arsa paylarının devrinde kademeli devir söz konusudur. Kademeli devrin uygulandığı arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde yüklenicinin inşaatı sözleşmede kararlaştırılan seviyelere getirmesi durumunda arsa sahiplerinden payların devrini talep etme hakkı doğar. Arsa sahipleri bu durumda arsa paylarının devrini gerçekleştirmeye yanaşmazlarsa yüklenici tarafından cebri tescil davası (tescile zorlama davası) açılabileceği gibi TBK m.125 hükmünde yer alan seçenek haklara da başvurulabilir. TBK m. 125 hükmüne göre yüklenici, aynen ifa ile birlikte gecikme tazminatını talep edebileceği gibi bu talep hakkından vazgeçtiğini arsa sahiplerine bildirmek suretiyle borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararı da talep edebilir.


4) Uygulamada sıklıkla görülen sözleşmenin bir başka düzenleniş biçimi ise arsa sahibinin taşınmaz satış vaadinde bulunmasına karşılık yüklenicinin de inşaat yapma taahhüdünde bulunmasıdır. Özetle sözleşmenin tarafları karşılıklı vaatlerde bulunarak sözleşmeyi gerçekleştirirler. Bu durumda arsa sahibi sözleşmenin kurulması sırasında arsanın tamamını ya da bazı paylarını devretmez ancak ileride devretmeyi taahhüt eder.

Tarafların Hak ve Yükümlülükleri


Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin başlıca tarafları arsa sahibi ve yüklenicidir. Bu sözleşmeyle tarafların başlıca yükümlülükleri; yüklenici için kararlaştırılan projeyi zamanında ve imar mevzuatına uygun bir şekilde tamamlayıp arsa sahibine hakkı olan bağımsız bölüm ya da bölümleri teslim etmek iken arsa sahibi için ise üzerine bina inşa edilen veya edilecek olan arsanın mülkiyetini yükleniciye devretmektir. Taraflar sözleşmeyle üstlendikleri borçlarında temerrüde düşerlerse; yüklenici için arsanın mülkiyetinin devrini (cebri tescil davası açmak suretiyle) isteme hakkı ile TBK m.125 hükmünde yer alan diğer seçimlik haklara başvurma olanağı mevcut iken arsa sahibinin de yine aynı şekilde tapu kaydının düzeltilmesi davası (halk arasında bilinen adıyla tapu iptal ve tescil davası) ile TBK m.125 hükmünde ifade edilen seçimlik haklardan birine başvurma imkânı mümkündür.


TBK m.125 hükmünde yer alan alacaklının, temerrüde düşen borçluya yönelik kullanabileceği seçimlik haklar şu şekildedir;


- Borcun İfası Ve Gecikme Sebebiyle Tazminat: Sözleşme gereği ifa yükümlülüğünü yerine getiren alacaklının temerrüde düşen borçlu tarafa karşı aynen ifa talebi ve bunun yanısıra ifanın geç kalınmasından doğan zararın tazmin edilmesini talep etmesi mümkündür.


- Borcun İfa Edilmemesinden Doğan Zararın (Müspet Zarar) Tazmini: Alacaklı taraf yukarıda verilen seçimlik hakkından vazgeçtiğini borçlu tarafa bildirmek suretiyle borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararı talep edebilir.

- Sözleşmeden Dönme ve Menfi Zararın Tazmini: Sözleşmeden dönülmesi geriye etkili sonuç doğuracağı için bu durumda sözleşme baştan itibaren hiç yapılmamış gibi kabul edilir. Sözleşmeden dönülmesiyle tarafların ifa etikleri edimleri geri talep etme hakkı mevcuttur. Sözleşmeden dönülmesi durumunda arsa sahiplerinin gerçekleştirdikleri arsa devirlerini açacakları tapu iptal ve tescil davasıyla geri talep etmesi mümkünken yüklenicinin de arsa sahibinin mal varlığına giren yasal ve yararlı imalatın parasal karşılığının ödenmesini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep etmesi mümkündür. Burada önemli olan bir başka husus ise dönme kararının tek taraflı olarak verilemeyeceğidir. Dönme kararı sözleşmenin taraflarının ortak iradeleri sonucunda ya da taraflardan birinin talebi doğrultusunda mahkeme kararıyla verilebilir[8]. Ayrıca birden çok arsa sahibi bulunuyorsa, arsa sahipleri sözleşmeden oybirliğiyle dönmesi gerekmektedir. Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi kurulurken de dikkat edilmesi gereken TMK m.692 hükmü sözleşmeden dönme kararı alınırken de arsa sahiplerince dikkat edilmesi gerekir.


Tarafların TBK m.125 hükmünde yer alan haklarının yanı sıra şartları varsa sözleşmenin alacaklı tarafı TBK m.113 hükmü gereğince nama ifa talebinde de bulunabilir. Bu durumda alacaklı taraf, bedeli borçlu tarafa bırakılmak üzere borçlunun sözleşmeyle üstlendiği ve yerine getirmediği yükümlülüğün kendisine yani namına yükletilmesi talebinde bulunabilir. Nitekim TBK m.113 hükmünde “yapma borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı, masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir; her türlü giderim isteme hakkı saklıdır” ve “alacaklı, ayrıca borca aykırı durumun ortadan kaldırılmasını veya bu konuda masrafı borçluya ait olmak üzere kendisinin yetkili kılınmasını isteyebilir” denilmektedir. Bu hükme göre alacaklının nama ifa talebinde bulunabilmesi için öncelikle borçlunun yapma borcunu ihmal etmiş olması gerekir. Buna göre yüklenicinin inşaatı tamamlamaması ya da inşaatı tamamladıktan sonra yapı ruhsatını almaması gibi sözleşmede yer alan yapma edimlerini ihmal etmesi durumunda arsa sahibi eksik hususları yerine getirmek için nama ifa davası açabilir ve bu kapsamda gerçekleştireceği masrafların yükleniciye yansıtılmasını talep edebilir.


Sözleşmenin Üçüncü Kişilere Etkisi


Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde yüklenici taraf yapmayı taahhüt ettiği inşaata finansman sağlamak için üçüncü kişilere inşaat tamamlanmadan kendisine ait bir bağımsız bölümü satabilir. Aslında burada tapulu taşınmaza ait bir satım sözleşmesi mevcut değildir. Yüklenici tarafından TBK m. 183 vd. hükümlerine göre alacağın temlik edilmesi söz konusudur. Buna göre yüklenici, sözleşmeden kaynaklı haklarını üçüncü kişiye temlik etmiş olur. Bu durumda üçüncü kişi, yüklenicinin sözleşmeden kaynaklı haklarını temlik aldığı için bu hakları artık arsa sahibine karşı ileri sürebilecektir.


Sözleşmenin geriye etkili şekilde feshi ya da sözleşmeden dönülmesi durumunda sözleşme hiç doğmamış gibi kabul edileceğinden yüklenici ile üçüncü şahıs arasında gerçekleşen alacağın temliki de hiç gerçekleşmemiş olarak kabul edilir. Avans ödemesi niteliğinde alınan tapular, fesih sebebiyle arsa sahibine geri döneceği için üçüncü şahsın iyi niyetli olması önemli değildir. Sözleşmenin feshedilmesi ile üçüncü kişi lehine alacağın temliki yoluyla gerçekleşen tescil işlemi yolsuz hale gelir. Bu konuda bir Yargıtay kararı şu şekildedir;


“Geriye etkili feshin en önemli sonucu da; tarafların sözleşmenin yapıldığı tarihteki mal varlığına getirilmeleridir. Feshedilen sözleşme, arsa sahibi ve yüklenici arasındaki sözleşme olup, tasfiyenin bu kişiler arasında yapılması gerekirse de, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde, yükleniciye finansman kolaylığı sağlamak üzere, daha inşaat aşamasında tapu devri yapılmakta, yüklenici de devraldığı bu tapuyu, sattığı bağımsız bölüme karşılık üçüncü kişilere temlik etmektedir. Arsa sahibinin sözleşmeyi geriye etkili feshetmesi üzerine, sözleşme sanki hiç yapılmamış gibi, tarafların durumları sözleşme öncesine döneceğinden, yüklenicinin üçüncü kişiye yaptığı temlik de artık sebepsiz kalır. Bu durumda Dairemiz uygulamalarına göre; fesih ve tasfiye işlemlerinin, üçüncü kişilerin haklarını da etkileyeceği, bir bakıma avans ödemesi niteliğindeki bu tapuların, arsa sahibine döneceği, devralan üçüncü kişilerin iyi niyet savunmalarının da dinlenemeyeceği kuşkusuzdur[9].”


Unutulmamalıdır ki sözleşmenin feshinin talep edilebilmesi için karşı tarafın yükümlülüklerini ihlal etmesi gibi haklı sebeplerin mevcut olması gerekir. Buna göre yüklenicinin inşaatı tamamlaması ya da büyük bir çoğunluğunu bitirmiş olması (Yargıtay uygulamasına göre inşaatın en az %90 oranında tamamlanmış olması gerekir) durumunda arsa sahibinin fesih talebinde bulunması dürüstlük kurallarına aykırıdır. Bu kapsamda yükleniciden alacağın temliki yoluyla bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişi aleyhine, sözleşmenin feshinden kaynaklı olarak tapusunun iptal edilmesi talebinde bulunulması da dürüstlük kurallarına aykırı olur.

Arsa sahipleri de kendilerine tesis edilen bağımsız bölümleri inşaat devam ederken üçüncü kişilere devredebilirler. Sözleşmenin feshedilmesi durumunda arsa sahiplerinden bağımsız bölüm temin eden kişilerin durumu yükleniciden bağımsız bölüm devralan kişilerin durumundan farklıdır. Çünkü yükleniciden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişiler bu işlemi alacağın temliki suretiyle gerçekleştirmektedir. Ancak arsa sahibinden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişiler alacağın temliki suretiyle bir hukuki işlem gerçekleştirmemektedirler. Bu kapsamda arsa sahibi ile yüklenici arasında meydana gelen kat karşılığı inşaat sözleşmesi feshedilse dahi arsa sahibi fesih tarihinden önce üçüncü kişilere sattığı bağımsız bölümler hakkında tapu iptal ve tescil davası açamaz[10].


Ayıp ve Eksik İş Kavramı


Eser sözleşmesine ilişkin olarak TBK m.474 vd. düzenlenen ayıp hükümleri arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmelerine de uygulanır. Sözleşme ile eserde bulunması kararlaştırılan niteliklerin bulunmaması ya da tam aksine eserde bulunmaması gereken herhangi bir şeyin bulunuyor olması durumunda ayıp söz konusudur. Yüklenicinin sözleşmede belirtilen niteliklerde yapmayı taahhüt ettiği bina, bu niteliklere uygun olarak yapılmamış ise arsa sahipleri ayıp hükümlerine başvurarak yükleniciden ayıbın giderilmesini talep eder. Burada yüklenicinin ayıbı üstlenme borcu söz konusu olduğu gibi arsa sahiplerinin de ayıbın oluşmasında kusurunun bulunmaması gerekmektedir.


Ayıbın oluşması için önemli olan sözleşmede taraflarca öngörülen şeyin niteliğidir. Ayıbı, eksik işten ayıran unsur da nitelik kavramıdır. Sözleşmede yapılması kararlaştırılan bir şeyin aranılan nitelikleri taşımaması durumunda ayıp söz konusudur. Konuyu bir örnekle açıklamak gerekirse; sözleşme ile her bir bağımsız bölüm için çelikten dış kapı takılacağı kararlaştırılmış ve yüklenici de kapıları çeliğe göre hem daha düşük bedelli hem de daha korunaksız bir madde olan ahşaptan yaptırmışsa ayıp söz konusudur.


Ayıp karşısında arsa sahipleri, TBK m. 475 hükmünde düzenlenen seçimlik haklara sahiptir. Hükme göre ayıp karşısında arsa sahiplerinin seçimlik hakları şunlardır.


1. Eser iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.


2. Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme.


3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme.

Anılan hüküm gereği yukarıda seçimlik haklar sıralandıktan sonra iş sahibi olarak ifade edilen arsa sahibinin tazminat hakkı saklı tutulmuş ve eserin sökülüp kaldırılmasının aşırı zarara yol açması durumunda sözleşmeden dönülemeyeceği belirtilmiştir. Bu sebeple, yüklenicinin ayıbı karşısında arsa sahibinin sözleşmeden dönme hakkını kullanması oldukça zor bir ihtimal dâhilinde gerçekleşmesi mümkün olup arsa sahiplerinin diğer seçimlik haklara yönelmesi gerekmektedir.


Ayıp fiili olabileceği gibi hukuki de olabilir. Örneğin arsa sahiplerinin devretmeyi taahhüt ettikleri tapular üzerinde hacizlerin bulunması durumunda hukuki ayıp söz konusudur.

Eksik iş ise sözleşmede yapılması kararlaştırılan bir unsurun hiç yapılmamasıdır. Ayıptan farklı olarak burada sözleşme ile yapılması kararlaştırılan bir iş hiç yapılmamış, eksik bırakılmıştır. Yine olayı bir örnekle açıklamak gerekirse; sözleşmeyle ortak alana çocuklar için bir oyun parkı yapılacağı kararlaştırılmış olabilir. Ancak yüklenici oyun parkını hiç yapmadan binayı teslim etmişse eksik iş söz konusudur. Eksik işin mevcut olması durumunda arsa sahipleri, eksik işin tamamlanmasını yükleniciden talep edebileceği gibi şartları mevcutsa sözleşmeden de dönebilir. Ayrıca arsa sahipleri nama ifa davası açıp, bedeli yükleniciye yansıtılmak kaydıyla, eksik hususların kendileri tarafından giderilmesini de talep edebilirler.


Yazar: Stj. Av. Furkan Karakaya


Son Güncelleme Tarihi: 12 Şubat 2021

 

Referanslar:

[1] ZEVKLİLER Aydın/GÖKYAYLA Emre, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Turhan Kitabevi, Ankara 2018, s.475 [2] DURAK Yasemin, Arsa Payı Karşılı Kat Yapım Sözleşmesi, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Özel Sayı Cilt:1, Yıl 2015, s. 210 [3] Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2020/1438 E. ; 2020/1852 K. ; 25.06.2020 [4] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 2012/3059 E. ; 2012/6604 K. ; 18.10.2012 Bu konuda ayrıca bkz. Yargıtay 14.Hukuk Dairesi 2011/1958 E. ; 2011/3194 K. ; 14.03.2011 [5] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/14 E. ; 2010/290-328 K. ; 16.06.2010 [6] DUMAN İlker Hasan, İnşaat Hukuku, İstanbul, 2006, s. 606 [7] YAVUZ Cevdet, Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Yasal Önalım Hakkının Kullanılması Sorununa Dair Görüşler, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 4 (2), Güz 2017; 109-131 [8] BERBEROĞLU YENİPINAR Filiz, Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, Seçkin Yayıncılık, 2021, s.48 [9] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 2019/643 E. ; 2019/3904 K. ; 14.10.2019 [10] KOVAN Hüseyin, 100 Soruda Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri, Adalet Yayınevi, 2021, s.67

 

Ayrıntılı bilgi için: info@yonet.av.tr


İşbu bilgilendirme yazısı YÖNET tarafından, Türkiye Barolar Birliği'nin meslek kuralları ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca, sadece bilgilendirme amaçlı olarak temin edilmiştir.

İşbu bilgilendirme yazısı burada belirtilen tarih itibariyle hazırlanmıştır. YÖNET'in mevzuat veya olaylarda gerçekleşen veya dikkatimize sunulan değişiklikleri bildirme yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Related Posts

Üst Hakkı Nedir?

Üst Hakkının Tanımı ve Kapsamı Üst hakkı, başkasına ait bir arazinin altında veya üstünde bir bina (yapı) inşa etmek ya da arazi üzerinde mevcut olan bir binayı muhafaza etmek sureti ile söz konusu bi

Vasilik Görevinin Sona Ermesi

Vesayetin sona ermesi ile birlikte vasinin görevi de kendiliğinden sona ermektedir. Ancak vesayet hali sona ermeden de vasilik görevinin sona ermesi mümkündür. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK

bottom of page