top of page
Gradient
Search

İş Hukukunda Eğitim Masraflarının İadesi

Bilindiği üzere, İş Hukuku, kanun ve yönetmeliklerle birlikte özellikle içtihatlar doğrultusunda gelişen bir hukuk dalıdır. İş Hukukuna ilişkin birçok husus Yargıtay Kararları uyarınca belirlilik kazanmıştır ve uygulamada büyük önem taşımaktadır.

Bu anlamda İş Hukuku içerisinde büyük önem arz eden ve Yargıtay Kararları uyarınca şekillenmiş hususlardan bir tanesi de, çalışanın işyerinde geçirdiği süre içerisinde mesleği ile ilgili olarak işverence masraflarına katlanılan eğitimlerdir.

Kimi zaman işverenler, çalışanlarının eğitimi ve mesleki gelişimi için ciddi miktarlarda masraflara katlanmakta ve bu harcamanın karşılığında çalışanın makul bir süre çalışmasını beklemektedir. Fakat uygulamada, çalışanların işveren tarafından masraflarına katlanılan eğitimleri tamamladıktan sonra ve beklenen çalışma süresinden önce işten ayrılması gibi problemler söz konusu olabilmektedir.

Böyle durumlarda; mevcut iş sözleşmesine “Eğitim Taahhütnamesi” başlıklı bir hüküm eklenmesi veya çalışan ile aynı kapsamda ayrı bir sözleşme ya da taahhütname imzalamak suretiyle çalışanın eğitimin tamamlanmasından sonra ancak sözleşme kapsamında belirlenen çalışma süresinden önce işten ayrılması veya işverenin çalışana isnat edebileceği haklı sebebe dayanan bir şekilde sözleşmeyi sona erdirmesine neden olması halinde, işverence eğitim masraflarının iadesinin talep edilmesi mümkündür.

İşveren Tarafından Katlanılan Eğitim Masraflarının İşçiden İadesi İçin Gerekli Şartlar Nerlerdir?

1-İşverence katlanılan eğitim masraflarının çalışanın işten ayrılması durumunda iadesinin talep edilebilmesi için, mutlak surette taraflar arasında yazılı bir sözleşme hükmü yer almalıdır.[1]

2-Eğitim masraflarının iadesinin talep edilebilmesi için, işveren ile çalışan arasında akdedilecek sözleşmede, çalışan için eğitimden sonra asgari bir süre çalışma yükümlülüğü belirlenmelidir. [2]


3-Eğitim süresi ile belirlenen asgari çalışma süresi arasında makul bir oran olmalıdır. Söz konusu makul oran kanunda açık olarak belirtilmemiş olup, uyuşmazlık halinde her somut olay için ayrı ayrı değerlendirilecektir. Örneğin, 10 günlük bir eğitim için 5 yıllık asgari çalışma süresi belirlenmesi halinde bu sınırın makul olmadığı kabul değerlendirilmektedir.[3]

4-Eğitim masrafları somut bir şekilde belgelenebilir olmalıdır. Örneğin her eğitim için işçinin o eğitime katıldığına dair imzasının alınmasının ve eğitim masraflarına ilişkin (kurs ücreti, ulaşım, konaklama vs.) faturaların saklanmasının olası bir uyuşmazlıkta işveren açısından faydalı olacağı değerlendirilmektedir.[4]

5-Verilen eğitim, doğrudan işverenin menfaatlerini gerçekleştirmeye yönelik olmamalı, çalışanın mesleki ve kişisel gelişimine katkı sağlayacak, piyasadaki konum ve değerini arttıracak mahiyette olmalıdır. Çalışan, söz konusu eğitim neticesinde, profesyonel yetenekler edinmiş veya hali hazırda sahip olduğu yetenekleri geliştirmiş ve verimliliğini artırmış olmalıdır.[5]

6-Yargıtay uygulamasına göre; çalışanın belirlenen süreden önce istifa etmesi durumunda, eğitimcilere ya da eğitim kurumlarına ödenen masraflar eğitim masrafları olarak çalışandan talep edilebilecektir; fakat eğitim döneminde çalışana ödenen maaşın iadesi talep edilemeyecektir.[6]

7-Eğitim masraflarının ancak işten ayrılan çalışanın payına düşen kısım oranında iadesi talep edilebilecektir.[7]

8-Eğitim masraflarının iadesi cezaî şart değildir, cezaî şarttan bağımsız olarak düzenlenmelidir. Çalışana verilen eğitimlere ilişkin olarak hem eğitim masraflarının iadesini hem de cezaî şart ödenmesini talep etmek mümkün olmayacaktır.[8]


Atıflar:


[1] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2011/6563 E. 2013/14692 K. 15.05.2013

[2] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2007/27538 E. 2008/25446 K. 6.10.2008

[3] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2011/31128 E. 2013/25108 K. 07.10.2013

[4] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2008/528 E. 2009/13501 K. 14.05.2009

[5] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2011/50107 E. 2011/50232 K. 29.12.2011

[6] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2001/10099 E. 2001/14114 K. 19.09.2001 / Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2008/18992 E. 2010/4977 K. 25.02.2010 / Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2010/307 E. 2012/8436 K. 14.03.2012 / Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2010/39427 E. 2013/10118 K. 26.03.2013

[7] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2009/7498 E. 2011/7393 K. 17.03.2011 / Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2013/5323 E. 2014/4148 K. 27.02.2014

[8] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2008/13186 E. 2009/37048 K. 25.12.2009



Son Güncelleme Tarihi: 03 Şubat 2020

 

Ayrıntılı bilgi için: info@yonet.av.tr


İşbu bilgilendirme notu YÖNET tarafından, Türkiye Barolar Birliği'nin meslek kuralları ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca, sadece bilgilendirme amaçlı olarak temin edilmiştir.

İşbu bilgilendirme notu burada belirtilen tarih itibariyle hazırlanmıştır. YÖNET'in mevzuat veya olaylarda gerçekleşen veya dikkatimize sunulan değişiklikleri bildirme yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Related Posts

Üst Hakkı Nedir?

Üst Hakkının Tanımı ve Kapsamı Üst hakkı, başkasına ait bir arazinin altında veya üstünde bir bina (yapı) inşa etmek ya da arazi üzerinde mevcut olan bir binayı muhafaza etmek sureti ile söz konusu bi

Vasilik Görevinin Sona Ermesi

Vesayetin sona ermesi ile birlikte vasinin görevi de kendiliğinden sona ermektedir. Ancak vesayet hali sona ermeden de vasilik görevinin sona ermesi mümkündür. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK

bottom of page